“Kendi kimliğinizle yaşamak için inancınızı ve imanınızı doğru öğrenmeniz gerekir”

Türkiye Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, 14 Haziran Cuma günü Batı Trakya’yı ziyaret etti.

Ziyaret program kapsamında aynı Gümülcine Türk Gençler Birliği lokalinde bir konferans verdi.

Konferansa başta din görevlileri olmak üzere, soydaşlar yoğun ilgi gösterdi.

İlk olarak Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif, Prof.Dr Mehmet Görmez’in öz geçmişi hakkında bilgiler verdi ve kendisini burada ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduklarını ifade etti.

Ardından Türkiye Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez söz aldı.

Konuşmasının ilk bölümünde Kurban Bayramı’nın önemine değinen Mehmet Görmez, Batı Trakya Türk Azınlığının kimliğine, kültürüne ve değerlerine sahip çıkması gerektiğine dikkat çekti.

Batı Trakya’yı dördüncü kez ziyaret ettiğini hatırlatan Görmez, “Burada sizlerle bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bizim öyle bir bağımız var ki hiç bir sınır tanımıyor. Bizi birbirimize bağlayan büyük bir iman var, büyük bir inanç var, büyük bir tarih var, büyük bir medeniyet var, büyük bir kültür var. İnşallah bu birlikteliğimiz kıyamete kadar devam eder.” diye konuştu.

İslam medeniyetinin azınlıklara bakış açısıyla ilgili görüşlerini anlatan Görmez sözlerine şöyle devam etti:

“Bizim medeniyetimiz kendi içinde yaşayan azınlıkları sayılarla ifade etmedi. Bizlerle birlikte yaşayan gayrimüslimlere azınlık ismini vermedi. Osmanlı, millet sistemini getirerek çok az sayıda yaşayan kişilere bile millet ismini verdi. Bu gün ise modern dünyada çok büyük değişimler oldu. Her üç müslümandan biri azınlık durumuna düştü. Bugün dünyada yaklaşık 2 milyar müslüman var ve bunların üçte biri azınlık durumunda yaşıyor.”

Filistin’de yaşanan vahşete de değinen Görmez, “Filistin’de tarihin en büyük soykırımı yaşanıyor. Buradaki kardeşlerimizin neredeyse üçte ikisi muhacir olarak dünyanın her tarafında yaşıyor.” ifadelerini kullandı.

Son olarak kimlik kavramından bahseden Görmez sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kimlik bizi medeniyete götürür. Daha ötesi de müslüman kimlik olarak bizi Muhammet Mustafa’ya götürür. Kimlik meselesi iki sütun üzerine ayakta durur. Biri din, biri dildir. Dinini kaybeden dilini de kaybeder, dilini kaybeden kültürünü de kaybeder, kültürünü kaybeden tarihini de kaybeder ve medeniyetini de kaybeder. Onun için burada kıyamet sabahına kadar kendi kimliğinizle yaşamak için inancınızı ve imanınızı doğru öğrenmeniz gerekir. Çünkü dil kültürün evidir, tarihin evidir, dinin evidir.”