Ana SayfaBatı Trakya HaberHaberler

Milletvekili Baran’dan torba yasayla ilgili açıklama…

04/08/2025

İskeçe bağımsız milletvekili Burhan Baran, Parlamentoda görüşülen Eğitim Bakanlığı’na ait torba yasa tasarısında yer alan ve Alevi – Bektaşi soydaşlara ayrı bir tüzel kişilik tanıyan maddeye ilişkin, “Yasa ilk bakışta dini özgürlüklerin genişletilmesi yönünde atılmış olumlu bir adım olarak sunulsa da, uygulama boyutunda taşıdığı riskler ve bölgesel bağlamda doğurabileceği sonuçlar nedeniyle daha dikkatli değerlendirilmelidir.” açıklamasında bulundu.

Konuyla ilgili milletvekili Baran tarafından yapılan açıklama şöyle:

İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ VE TÜZEL KİŞİLİK HAKKI: TEMEL BİR İLKE

“Elbette tartışmaya yer bırakmayacak şekilde net olan husus, her bireyin inancını yaşama, kendini dini kimliğiyle tanımlama ve inancı doğrultusunda örgütlenme hakkının, çağdaş demokratik devletlerin temel ilkelerinden biri olduğudur. Hiçbir dini grup, inancını yaşadığı için dışlanmamalı; aksine devlet, bu özgürlükleri güvence altına almalıdır.

Ancak burada yalnızca bireysel veya toplu ibadet hakkı ile sınırlı bir meseleyle karşı karşıya değiliz. Bu düzenleme, özünde bir yönetsel yeniden yapılandırma teşebbüsüdür ve özellikle Batı Trakya’daki Müslüman azınlık topluluğunun statüsünü doğrudan ilgilendirmektedir.

LOZAN ANTLAŞMASI VE AZINLIKLARIN STATÜSÜ

Lozan Antlaşması uyarınca, Batı Trakya’daki Müslüman azınlık tek ve bütüncül bir dini yapı olarak tanınmaktadır. Bu yapı, hem tarihsel hem hukuki açıdan kurumsallaşmış olup, dini liderlikten eğitim yapısına, vakıf yönetiminden temsiliyet sistemine kadar belli esaslar çerçevesinde işlerliğe sahiptir.

Yeni yasa ise bu bütünlüğü zedeleyebilecek niteliktedir. Bektaşi – Alevi topluluğunun ayrı bir tüzel kişilik olarak tanınması, uzun vadede azınlık içindeki birlik ve temsiliyet yapısını zayıflatabilecek, hatta ikili bir dinî yapı görünümüne yol açabilecektir. Bu durum, Lozan’ın tanıdığı kolektif hakların anlamını ve kapsamını tartışmaya açabilir.

GÜVENCE ALTINA ALINAN YAPILAR MI, YENİ BÖLÜNMELER Mİ?

Tarihte ne Bektaşi – Alevi topluluğunun varlığı ne de onların vakıfları veya inanç sistemleri Yunan devletinin müdahalesine açık bir konu olmuştur. Dolayısıyla bu yasa tasarısı, bu topluluğun haklarını korumak gibi bir gerekçeyle meşrulaştırılamaz. Bu noktada asıl sorulması gereken soru şudur: Gerçekten var olan bir ihtiyacı mı karşılıyoruz, yoksa sosyo-politik bir mühendislik mi yürütülüyor?

Açıkça ifade etmek gerekir ki, bu düzenleme iyi niyetli bir girişim olarak değil; azınlık içinde bölünme yaratmayı hedefleyen stratejik bir hamle olarak görülmektedir. Dini azınlıkları ayrıştırarak yöneten politikalar, geçmişte birçok ülkede denenmiş ve toplumsal barışı zedelemiştir. Bu tür adımlar, dini çoğulculuğu teşvik etmekten çok, toplumsal yapıları parçalamaya hizmet eder.

SONUÇ

Yunanistan’da yaşayan her dini topluluğun inanç özgürlüğü temel bir haktır. Ancak bu özgürlük, anayasal düzeyde tanınan bir azınlık yapısının iç işleyişine ve birliğine zarar verecek biçimde uygulanmamalıdır. Bektaşi – Alevi topluluğuna verilen tüzel kişilik statüsü, kağıt üzerinde bir özgürlük adımı gibi görünse de, gerçekte Lozan Antlaşması’nın koruması altındaki Müslüman azınlık yapısını zayıflatmaya yönelik bir müdahale olarak okunmalıdır.

Bu nedenle söz konusu yasa, sadece bir iç düzenleme değil, uluslararası yükümlülüklerle de çelişen bir siyasi adımdır. Toplumsal barışın ve azınlık haklarının korunması için bu tür girişimlerin samimi, kapsayıcı ve diyalog temelinde yürütülmesi elzemdir.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu